8 Ocak 2011 Cumartesi

nedensiz

Bugün güzel uyandım. Duş aldım, elbiselerimi giydim. Okula gittim hatta. Düşün ki ne kadar güzel uyanmışım.

Kantine girdim. Kahvemi aldım. Bahçeye doğru ilerledim. Sigara yaktım. Güneş yüzüme vuruyordu. Bir masaya koydum kahvemi, dosyamı bıraktım yavaşça. Ceketimi astım sandalyeye. Oturmaya yeltendim.

O an, tam karşı masamda. Bana bakıyordu. Gözlerime. Yutkundum. Gözlerimi ondan alabilmek için dünyanın en zor üç saniyesiyle dövüştüm. Çok sert yumruklar yedim. İçime ağladım. Evet evet. Ben bugün resmen, içime ağladım. Ayakta. Olduğum yerde.

Dosyamı kolumun altına sıkıştırdım. Kahvemi masadan aldım. Hala bakıyordu. Ceketimi sandalyeden çektim. Kafamı önüme eğdim. Kantine doğru yürümeye başladım. Bakışları sırtımı deldi, gözyaşlarım midemi. Yavaş adımlar attım. İstedim ki, masasına gideyim; ”Neden geldin Allah’ın belası! Bok mu vardı geldin. Bunu bana neden yapıyorsun be ''........'' kızı. Sen bunu bana neden yapıyorsun!” Diyeyim. Yürümeye devam ettim. Kahvem elime döküldü. Yandı elim, yandı, yandı. Kafamı bile kaldıramadım. Yürüdüm öylece.

Şimdi de içiyorum işte. Bildiğiniz gibi. Gözden ırak olmayan, gönlün a.... koyuyormuş.